29 Eylül 2010 Çarşamba

ya böle elalemde görüyorum özene bezene ilişkiler falan. ama ben hiç böyle bir şey yaşamadım sanırım yaşayamıcağımda. imreniyorum sürekli birbirini arayıp, birbirinin üzülmesinden korkan insanların ilişkilerine. yok olmuyor yani. kendi beceriksizliğime veriyorum aslında da nese.
aslında bunlar sorun bile değil çok şükür de. sadece istanbula geldiğimde duyduğum bi eksiklikti dile getirmek istedim. dile getirdim bitti :P

25 Eylül 2010 Cumartesi

millet istanbula koşa koşa gider, benim 4. yılım olmasına rağmen her yıl olduğu gibi oturup ağlayıp çocuk gibi, gitmek istemiyorum diyorum herkese. bi annem anlıyor her zaman ki gibi ama ona da belli etmek istemiyorum. istanbuldaki evin durumu ben gitmeden karıştı zaten. kendimi kavgaya kurup gidiyor gibiyim. adeta biri bana bişi sölesin dalayım diye bekliyorum. son seneyi hayırlısıyla atlatabilsem güzel olacak. ayrıca burdan giderken hissettiğim şeyi anlamayan bi insan var ki ona sonra değinicem..

midem uzun zamandır çok iyiydi. bi haftadır beni mahvediyor yine. sinir stres hepsi bunların!

döneme berbat, nefret ötesi hisler barındığım bi hocayla başlayacağım sabahın 8 buçuğunda... hayırlı olsun dönemimiz tek dileğimiz, okulu uzatmadan bitirebilmek inş.

21 Eylül 2010 Salı

ben büyüyünce "prenses" olcam bi kere


sanırım masalsı bi ilişki istiyorum. mümkün mü bilmiyorum ama sanırım ancak o insanla hayatımı paylaşabilirim,ona gerçekten aşık olabilirim. bana kendimi bi prensesmişim gibi hissettirmeli. belki uzak diyarlardaki bi ülkenin prensesi olamayabilirim ama onun prensesi olabilirim. bana bakarken bile sakınmalı. beni üzmekten korkmalı.. -aynı şekilde ben de tabi, o da benim prensim bi yerde:)-çünkü beni üzerse kral babam onuuun taaa.. ülkesini altüst eder :D savaş çıkar vallahi billahi. zaten kral babam beni başka bi ülkenin prensiyle evlendirmek istiyor olabilir. hiç acımam o başka ülkenin prensine varırım. varırım tabi boy boy da junior prenslerimiz olur o da çatır çatır çatlar.

ya da kral babamın bi adayı yoksa beklerim şatomuzda beyaz atlı prensimi yerim içerim faydalanırım kraliyetimizin hazinelerinden. hiç hiç beni kızdırmasınlar uyuyan güzel gözünü açtı bebişim. yok artık öle.

beyaz atlı prensim gelmedi diyelim, saçlarımı biraz daha uzatırım salarım bizim pencereden :P ya da ne bilim bi kaç cücenin yanına yerleşirim, bol bol da elma yerim denk gelene kadar, selvi boylumu beklerim uyuyup. zaman çabuk geçer hem hihih:D

aslında kurbağa öpmekten de tiksinmeyebilirim..

saat de gece yarısını çooktan geçmiş bense hala kendimi balonun en güzel prensesi zannediyorum. gerçek hayata dönüp, yerdeki bal kabağını da kaldırıp, uyuyayım bari :)

9 Eylül 2010 Perşembe

iyi bayramlar!


yeaa bayram geldi. yaşasın mutluyuz, bayram, şeker yicez falan:P

ya küçükken bayramları da sevmezdim ben. ne kadar somurtkan hiç bişeyi sevmeyen biriymişim yahu. bu aralar onu sevmem bunu sevmem diye pek bi yazı yazar oldum. ama neden sevmezdim bayramları anlayacaksınız beni inanıyorum. şöle ki bayramlarda hep evde otururduk. misafirler bize gelir giderdi. ailenin en büyüğü bizim alt katımızda oturduğundan ötürü oraya gelen misafir bize de gelmiş sayılırdı. pek bayramlık giymeye bile gerek kalmazdı. getir götür işleri yaptırırlardı köle gibi kullanırlardı beni. ayrıca sürekli gelen misafire şeker uzat diye de ikazlarda bulunurlardı insanların içinde. sanki hiç bi iş yapmayan şeker tutmayı bile yapmak istemeyen biri gibi "hadi şekeri tutsana kızım" derlerdi. e tabi böyle dedikleri için istemeyerek bana verilen bu kutsal görevi yerine getirirdim. çünkü o demese ben biraz sonra o şekerleri alıp gelen misafirlere ikramda kendim buluncam zaten ama birinin bana yapacağım işi sölemesinden de hiç hoşlanmam ki!

diğer bir kötü yanı ise akrabalarım içinde benle yaşıt pek çocuğun, kuzemin olmamasıydı. en yakın 5 yaş büyük bi kuzenim vardı, o gelince pek bi sevindirik olurdum, şeker faslı bitince evin bi odasında abim, o kuzenim ve ben yapmadığımız şebekliği bırakmazdık. süpermen olurduk koltuklardan atlardık, koltukların döşemelerinden araba yapardık,ateri oynardık, sonra dövüşürdük falan:) ki ben içlerdinde tek kız olduğumdan dolayı pek söz hakkım olmazdı tabi seçeceğimiz oyunda, benim sindy bebeklerimi napsınlar dimi. ki dövüş olayında da ilerlemiştim abimle oynarken. sonra yine kuzenlerimin bayram günü ziyaretine geldikleri bi gün yine böle kenara çekilmiş erkek oyunları oynarken kuzenime sağlam bi sağ kroşe geçirmiştim, dişi kanamıştı falan çok korkmuştum ağlamıştım. işte o günden beri karşıma çıkamıyor pek kendisi :P

neyse konuyu uzattım bayramı sevmeme nedenlerimden biri de işte bu. akrabalarda yok yaşıtım. evde oturmak zorundayım ayrıca. komşu çocukları falan da kalmıyor tabi onlarda bayram ziyaretlerinde. sölediğim hep bi laf vardı o zamanlar ;"büyüyünce ah nerde o eski bayramlar demicem ben ne güzel" derdim :)

he bi de bayram sabahları erken kalkamadığım için annemle hep kavga ederdim. yarın da buna benzer bi tablo beni bekliyor sanırım geç yatıcam her zamanki gibi bakalım :) aslında yarın büyük bi kahvaltı olayı da bizi bekliyor, erken kalkmalıyım her türlü.. kalabalık bi aile kahvaltısı var herkes bi arada olacak inş:) umarım eski bayramlarımı aratmayacak güzel bi bayram geçiririm inş, siz de tabi:)

klasik uyarılardan biridir ama şeker olayını abartmayalım tabi. ben haddinden fazla şerbetli tatlı yediğim için bu uyarı öncelikle kendime hatırlatma babında:)

tekrar iyi bayramlar herkeseee:))

ayrıca kırmızı ayakkabılarla ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum. kendileri benim çocukken bayramda aldığım kırmızı aykkabılarama benziyor. uyumadan önce başımın ucuna koymuştum çok sevinmiştim onları aldığıma. bayramlarda her ne kadar canım sıkılmış olsa da, bayramları öyle hatırlıyor olsamda; bu kırmızı ayakkabıların bana yaşattığı mutluluk unutulmaz, paha biçilemez:)

8 Eylül 2010 Çarşamba

gün geçmiyor ki garip rüyalar görmeyeyim


rüyamlarımda bile kediler var her yerde kediler kedileer :)
rüya şu ki, kedinin biriyle bir yerde buluşmak için önceden anlaşıyoruz. kediyle buluşmayı konuşurken rengi siyahtı, fakat daha sonra tekir bi kediye dönüştü buluştuğumuz yerde:)
nese sonra buluşma yeri pazar gibi bi yermiş. tezgahları geçince kediyi biraz ileride oturmuş beni beklerken görüyorum. yanına gidiyorum. cebimden 1 lira çıkartıyorum ve kediye uzatıyorum. kedi bana boş boş bakıyor. sonra elimi bir kez daha cebime atıp 1 lira daha çıkarıp kediye uzatıyorum ama kedi 2 liradan da memnun olmamış gibi yüzüme bakıyor.en sonunda 3 lira uzatıyorum. kedi nedense 3 liraya haddinden fazla seviniyor:) sol patisiyle öle bi kavrıyor ki 3 lirayı, yelpaze gibi açıp patilerini, yüzünde de pis bi gülümseme:)içimden de "bu kediye yemek alsaydım daha iyi olmazmıydı parayı n'apacak" diye düşünüyorum.

hayır olsun diyelim, gündüz niyetine olsun diyelim. diyelim bunların hepsini lütfen:)

not:o gece iftar sonrası bahşiş toplamaya gelen davulcuya 1 lira vermiştim bozukluğum olmadığı için. evde de yalnızdım zaten. davulcu da bi memnuniyetsiz bakmıştı yüzüme, o bakışlar beni baya etkilemiş sanırım:)

1 Eylül 2010 Çarşamba

ve eylül gelir...


eylülü hiç sevmiyorum. tabiiki de nedeni okulların açılıyor olması. çocukluğumdan beri hiç sevmedim şu ayı ya. eylül o kadar anlamsız ki zihnimde eylülle ekimi birbirine karıştıracak kadar. hangisinin önce geldiğini hatırlamak için bi ayları ezberden sıralarım aklıma öyle gelir bu yaşımda bile.

eylül deyince aklımda sarı rengi beliriyor direkt. ki sarıyı da hiç sevmem -yanında laciverti olmadıkça :P-.
ayrıca üstüne bastığında çığlık atarcasına çatırdayan sarı yapraklar,ne giyeceğini bilemeyeceğin bir hava,.. zaten doğa ölmeye başlıyor bi sonraki bahar ayında canlanana kadar. sıkıntı stres yani. daha ayın 1inden bunalıma girdim şuanda.

takvime baktım bugün. eylülün 1i gibi hatırlamıştım. 31 ağustosu görünce güzel bi oh çektim yani o derece vahim eylüle karşı hissettiklerim..

millet dağılışıyor okullarına falan.. yalnızlık çekiosun okulun açılana kadar. okula gidince evinden kopmuş olmanın burukluğunu yaşıosun bi süre. gittiğin yere alışmaca falan. gerçi mezun olacağım bu sene eylülü biraz daha az dert edicem . ama öğretmen olacağımı da unutuyorum. yanlış bi meslek seçtim işte bir kez daha yüzüme vuruldu bu şekilde:)

kızım olursa koyacağım en son isim de eylül olur tabiki de malum:)

keşke eylül bana güzel bir şey yaşatsa bu yıl. ve eylülü hep güzel bir şekilde ansam, bu güzel ramazan ayında barışsak ne güzel olurdu:)