23 Ağustos 2010 Pazartesi

saat üç olmuş...

geceme güzellik katan o güzel rüzgar,
odamın penceresinden içeri vuran ay ışığı,
ve james blunt dinlemek..

o rüzgar her yüzüme vuruşunda, saçlarımı havalandırdığında adeta üstümden bütün hüznü alıp gidiyor gibi...

mutluluk...
huzur...


geceyazankedim bu güzelliğin farkında olmayarak bilmem kaçıncı kata çıkmış olan karıncaya her ne kadar takmış olsa da güzel bi gece kabul etmeli:)

18 Ağustos 2010 Çarşamba

çocukluk korkuları 1: üvey evlat olma



çocukken evlatlık olduğumu düşünürdüm. ailemdeki büyüklerimde bu konu üzerinden espiriler yapıp kafa bulurlardı sağolsunlar. özellikle babaannem beni çok gıcık ederdi. zaten küçüksün, nasıl dünyaya geldiğini anlayamıyorken- ki sık sık buna dair sorular sorardım her çocuk gibi- babaannem beni hastaneden aldıklarını söleyip dururdu. annemin doğum yaptığı gün hastanede roman bi vatandaşın da doğum yaptığını söyler ve bebeklerin karıştığından da emin konuşup-esmer oluşuma ima da bulunur- beni deli ederdi. ya ne gerek var böle psikopatlıklara babaannem ya kaç yaşında çocuğum zaten:)

ki bi gün annem benim istediğim bişeyi yapmadığında "ben zaten üveyyiiiim gidiiiceem bu evdeen deyip" eski küçük bi valiz vardı, ona eşyalarımı toparlamaya çalıştığımı hatırlıyorum. bi yandan da bayaa ağlıyorum gitmekte istemiyorum hani. bekliyorum ki annem "dur gitme yavrum, kızanım sen bizim bitanemizsin. dur sensiz naparız biz" gibisinde yalvarsın. ama annemde tık yok tam tersine" git, nereye gidiceksen git!" dedikçe ben daha da yırtınarak ağlıyorum tabi. o kadar küçük çocuğum nereye gidebilirim ki, annem de pisliğine basıyo damarıma :) ben bi yandan valizi hazırlamaya devam ederken "nereye giderim yahu annem cidden beni gözden çıkarmış istemiyo baksana ya!" diye düşünüyordum. sonra annem bir iki güldü yüreğime su serpildi adeta, vallahi:) ilahi anne şaka haaa :) ahahaa ne komikti annem ya yapma böle şeyler demedim tabi :) barıştıktan sonra bir iki naz, ağlama daha yaptım, sonra dizine yattım uyudum gönül rahatlığıyla:)

annem nie böle şeyler yapıosun ki sen... küçücük kalbime indirceksiniz babaannem bi yandan sen bi yandan:)

günler geçtikçe üvey olmadığımı anladım:) yüz olarak anneme benzediğimi farkettim büyüdükçe:) huy desende babaannem ve babam:)

geçenler de kan grubu muhabbeti açıldı arkadaşlar arasında.daha önce hiç ailemin kan grubu şu benim bu tarzında bi değerlendirmede bulunmak aklıma gelmemişti. hiçbir çaprazlamada benim kan grubumun çıkma durumu yok gibiydi. gerçekten üvey evlat olabilir miydim çocukken düşündüğüm gibi. anılarım belirdi bir bir, 15-16 yıl sonra:) ki yine korkularım boşaydı:) annemle babamın kan grubunu yanlış hatırlamışım oysa:)
hep bu küçük emrah filmleriyle büyümek bizi böyle yaptı!

14 Ağustos 2010 Cumartesi

kime nasip olur rüyasında spidermani görmek :)


ben evet gördüm böle maskesini çıkarmıştı falan. ama maskenin altından Tobey Maguire çıkmadı maalesef. ama yine böle sarışın üçgen vücutlu biriydi, ben bilmem:)film sahnelerindeki gibi hava karanlıktı.ayrıca bi gökdelenin üst katındaydık:) etrafımızda örümcek ağları sarkıyo bizden daha yüksek olan binalardan falan öle bişi:D ama ters giden bişeyler vardı. örümcek adam çok üzgündü, bi pişmanlık vardı neden bilmiyorum. yanımda bi kız arkadaşım daha vardı. o nie vardı anlamadım gerçi:) o saatte bi oğlanla ıssız bi yerde yalnız kalmama bilinç altım olabilir die düşündüm :) rüyamda asılıyomuydum tam hatırlamıyorum ama gece uyanınca "yuh! herhalde rüyasında örümcek adama asılan tek adam benimdir!" diye düşündüğümü hatırlıyorum. tabi gece rüyadan sonra uyanınıp tekrar uyuyunca rüyayı tam hatırlayamadım:) rüyam taa iftar öncesi aklıma geldi.
neye yorulur bu rüya bilmem ama okuyan şahsiyetlerin, üstümün bi bölümünün açık kaldığı konusunda hemfikir olduğunu duyar gibiyim :)

11 Ağustos 2010 Çarşamba


Barış Manço'nun bu şarkısını ilk defa duydum. "Baba Bizi Eversene" adlı filmde evin yaramaz oğlanı, evdeki bebeğin ağlama sesini evin sakinlerinin duymaması için bu şarkıyı yüksek sesle dinliyor. biz orda tanıştık, bilmeyenler varsa eğer, siz de tanışın :)

8 Ağustos 2010 Pazar

bunalım bi yazı daha !


şuraya bi kaç eğlenceli bişi yazabilmeyi çok istiyorum aslında. yine bişiler kötü gidiyor gibi... kendi kendimi kötüye itiyor gibiyim. aslında hayatıma başka bi açıdan bakabilmeyi başardığımda öle mutlu olabileceğim anlar,şükrettiğim şeyler var ki.. ama gel gelelim hayatımdaki en ufak bi huzursuzluk her şeyi anlamsızlaştırabilliyor. elim kolum güçsüzleşiyor gibi. mantıklı düşünebilme tabirini dair bilmiyormuş gibi en anlamsız hataları yapıp mutsuzluğuma mutsuzluğu katıp, bi kaçla çarpıp, karesini alabiliyorum gibi bişi. sonra ne mi oluyor; hayatımı gözden geçirme safhası, bunalım takılmacalar falan filan. sonra bir iki mutlu oluyorum her şey çok güzel gidiyor ama mutlu olmaktan bile korkuyorum. "ben yine mutsuz olmayı başarırım!" diyorum, ve gerçekten başarıyorum da.
sonra malum tekrar başa al, bu yazıya benzer şeyler yaz bi yerlere. sonra üç nokta koy devamı gelir zaten...